2020, pek çok şeyde olduğu gibi RPG’ler konusunda da ciddi hayal kırıklıkları yaratan bir seneydi. 2021’den umutluyuz… Çünkü Action-Roleplaying türünde sessiz bir devrim yaratan Vampire: The Masquerade – Bloodlines’ın devam oyunu geliyor. Vampire: The Masquerade – Bloodlines 2.

Peki, White Wolf evreninin en kült eserlerinden biri olan Vampire: The Masquerade – Bloodlines’ın ikincisi oyunundan başarmasını beklediğimiz 5 şey nedir? Bu yazıda deneyimli oyuncuların, White Wolf fanatiklerinin ve gözünün yaşı dinmek bilmeyen Troika-severlerin beklentilerini derlemek istedik.

1) İlk Oyun Kadar Etkileyici ve Zamansız Bir Soundtrack
The Masquerade Bloodlines 2Kaynak: Vampire the Masquerade Bloodlines 2, Paradox Interactive

Vampire: The Masquerade – Bloodlines pek çok oyuncu için klasiktir. Onu unutulmaz kılan şeylerin başında, tahmin edebileceğiniz üzere müzikleri geliyor. Oyunun çıktığı 2004 yılından beri, sayısız playlist’e girdi. Bloodlines ana teması, Hollywood, Santa Monica ve Chinatown temaları ve tabii ki oyunla uyumlu muazzam soundtrack seçimleri. (Örneğin: Swamped / Lacuna Coil veya Isolated / Chias) bu RPG’yi “ölümsüz” kılan etmenlerden biri.

Bloodlines fanatikleri için, ikinci oyunda da aynı derecede unutulmaz ve etkileyici bir müzik prodüksiyonu geliyor. Aynı şekilde doğru soundtrack seçimleri istiyor. Belki, oyunun müzikleri için tekrar Rik Schaffer’la anlaştıklarını bilmek, Bloodlines fanlarını heyecanlandırmak için yeterli olabilir.

2) Çok İyi Bir Hikâye
Vampire - The Masquerade Hikaye

Oyun yaşanan talihsizlikler ve ekonomik krizler nedeniyle stüdyoyu iflasa sürüklemiş. Neredeyse yarım-yamalak ve bug dolu bir oyundu. Ama hikâyesi, diyalogları, senaryo gelişimi ve çeşitliliği o kadar iyiydi ki. Oyuncular normalde gözünün yaşına bakmayacakları türde büyük hataları bile görmezden geldi. En önemlisi bunları oyunun kendi evrenine ait birer “mit” şeklinde benimsedi.

İlk oyunda kimliksiz, izinsiz “dönüşmüş” bir Kindred olarak hikâyeye başlıyorduk. Ve hafızamızla birlikte yeni karakterimizi, kimliğimizi ve bu karanlık dünyaya ait tüm gerçekleri, kuralları, kaideleri, örgütleri, hiyerarşiyi öğrenerek gerçek bir RPG deneyiminin tam ortasına düşüyorduk. Hikâyenin devamında ise, modern oyunlarda sıkça karşımıza çıkan “farklı arka plan” seçimi kurgusuyla yola çıkmışlar. Bir barista, orada burada ne iş olursa yapan ayak takımı bir serseri olarak hikayeye başlayabiliyorsunuz. Yahut bir adli tıp uzmanı ya da bir polis memuru olabiliyordsunuz. Ancak bu defa bir Kindred’tan daha zayıf güçlere sahip olan “Thinblood” olmayı deneyimleyeceğiz.

Şu anda varlığı kesinleşen beş Klan mevcut: Brujah, Tremere, Toreador, Ventrue ve Malkavian. Nosferatu ve Gangrel gibi iki önemli klanın, oyun çıktıktan sonra DLC olarak gelmesi olası. Özellikle Nosferatu’nun oyuna ekleyeceği “gizlilik” temasını düşününce, bir RPG’ye katabileceği zenginliği görmezden gelmek mümkün değil. Troika’nın yeleğini sırtına geçiren Hardsuit Labs’in işi gerçekten zor. Çünkü elinde kısıtlı teknolojik imkânlar ve bug’lı bir yapı var. Buna rağmen RPG dünyasının kültü haline gelen Vampire: The Masquerade – Bloodlines kadar iyi, hatta modern çağın getirdiği gereksinimler düşünülürse ondan çok daha iyi bir hikâye ve kurgu ile gelmeleri kaçınılmaz bir zorunluluk. Bunu başarmaları durumunda, uzun süredir “doyulmayan” RPG “açlığımızı” tarihe geçerek giderebilirler.

3) Kusursuz Bir Oynanış ve Bug’sız Bir Oyun Dünyası
Vampire - The Masquerade

AAA oyunların bütçeleri büyüdükçe, oyuncuların beklentileri “ters orantılı olarak” küçülmeye başladı. Bağımsız / indie oyunlar, bug’sız, stabil, vaat edilen deneyimi sunan oynanış yapıları ile karşımıza çıkıyor. AAA oyunlarda, çıkış tarihinden aylar, belki de yıllar sonra kritik hataların olması “normal” hale geldi. Fakat Vampire: The Masquerade – Bloodlines 2 için bu işin iki istisnası var. Birincisi oyun motoru tercihi, ikincisi de çıktığı dönem.

İlk oyun, yapısı itibarı ile efsanevi Source motorunun sınırlarını zorluyordu. Fakat ikinci oyun yüzlerce muazzam oyun projesi geliştirilmiş, her türlü fiziksel imkânı test edilmiş, oldukça stabil ve gerçekçi oyun dünyaları yaratılır halde Unreal 4 motoru ile inşa ediliyor. O nedenle oyuncuların “hiçbir kritik hata, bug, oynanışı zedeleyen ve oyunun atmosferine zarar veren tuhaflık” olmadan hikâyeyi tamamlamayı beklemeleri son derece anlaşılabilir bir istek.

Ayrıca, son dönemde çıkan pek çok oyunun, “oynanamayacak seviyede” bug’lı olması, oyuncuların tahammül eşiğini oldukça düşürdü… Bu nedenle oyunun gerçekten iyi tasarlanması, kodlanması ve doğru şekilde test edilmesi gerekiyor. Hâlâ kesin bir çıkış tarihi verilmemesi, Cyberpunk 2077’nin oyun sektörüne verdiği iyi bir ders diyebiliriz. Ama işin arka planında oyun stüdyosunun yaşadığı bazı problemler de var. İstifalar, davalar ve yeniden görevlendirmeler gibi. Umuyoruz ki tüm bunlar birer olumsuzluk olarak hikâyeye ve oyuna yansımaz.

4) Karanlık ve Gerçekçi Bir Atmosfer
Karanlık Atmosfer

Açık bir örnek vererek, ne demek istediğimizi hemen anlatalım. Diablo 3’ün düştüğü hataya Vampire: The Masquerade – Bloodlines 2’nin düşmemesi gerekiyor. Bildiğiniz üzere, Diablo 3, genel Diablo konseptine göre atmosferi oldukça renkliydi. Oyunun fanları, “casual” oyuncuları kazanmak ve WOW fanatiklerine yeni bir Blizzard oyunu aldırabilmek için; “Diablo’yu “Halloween skin’i giydirmek” olarak tanımlanmıştı.

Casual oyuncuları kazanmak ve daha büyük bir satış rakamına ulaşmak için, White Wolf evreninin genel standartlarından daha “hafif” bir Bloodlines evreni tasarlamak, oyunun hikâyesi ne kadar “karanlık” olursa olsun, hediye paketi gibi parlayan bir “Seattle” inşa etmek, bu oyunu sabırsızlıkla bekleyenleri büyük bir hayal kırıklığına uğratabilir.

5) Zorlayıcı Bir Yapay Zekâ ve Doğru Dövüş Sistemi
Dövüş sistemi

Oyunların grafik kalitesi, seslendirme kalitesi, prodüksiyon kalitesi her geçen gün artıyor; fakat alanındaki gelişmelere kıyasla oldukça yavaş ilerleyen birçok önemli bir ayak var “yapay zekâ”. Son zamanlarda, oyuncular bu konuda, çok büyük hayal kırıklıkları yaşadı. Oyuncuların bir tane daha “davranması gerektiği gibi davranmayan” NPC’yi kaldıracak gücü ve tahammülü yok. Geliştiricilerin oyunun dövüş sistemi için Dishonored’tan etkilendiklerini söylemeleri biraz umut verici. Çünkü daha önce Troika’nın düştüğü hataya düşmemiş; geliştirici kabiliyetleri ve imkânlarını tek bir sisteme odaklamış bulunuyorlar. Eğer, bu tür için seçmiş oldukları “FPS” türünü, F.E.A.R. kadar etkin kullanmayı başarabilirlerse, oyuncuların Vampire: The Masquerade – Bloodlines 2’den beklediği hemen her şeyi vermiş olacaklar.

Vampire: The Masquerade – Bloodlines 2’den beklediğimiz 5 şeyi listeledik. Sizin de bu oyunla ilgili beklentileriniz varsa ya da bizden farklı düşündüğünüz noktalar yer alıyorsa, yorumlarda fikirlerinizi paylaşmayı unutmayın.